Her organizasyonda, planlama, koordinasyon, yürütme ve kontrol sorumluluklarını üstlenen bir yönetim sorumluluğu, bir lider ve yönetici organ olması gereklidir. Aynı şekilde, depo otomasyon bütünü de bir organizasyondur, ve bir lidere ve bir yönetici organa ihtiyaç vardır. Her birinin bağımsız bir yönetimi bulunan şirketler zincirinin yönetim sorumluluğunu ve liderliğini kim üstlenmelidir? Ve bağımsız şirketler nasıl, bu lidere, yönetici organa bağlı olan birer bağımlı yönetim olmayı benimseyeceklerdir?
Tedarik zincirini oluşturan şirketler, finansal veya pazar gücü açısından farklı büyüklükte şirketlerdir. Bir çok tedarik zincirinde, son ürünü üreten şirketin diğerine kıyasla, pazar ve mali açıdan daha büyük ve güçlü olduğu, diğer şirketler üzerinde yaptırım gücü olduğu görülmektedir. Bunun yanında son zamanlarda, perakende sektöründe, grosmarket veya perakende zincir kuruluşların güçlendiği ve bir çok konuda, farklı tedarik zincirini yönetebilecek güce eriştiği de gözlenmektedir. Tedarik zinciri liderliği konusundaki görüşlerde biri, güçlü olan şirketin, bu gücünü arkasına alarak tedarik zinciri liderliği ve yönetim sorumluluğunu da üstlenmesidir.
İkinci görüş, liderliğin risk ölçüsüne bağlı olarak belirlenmesidir. Tedarik zinciri organizasyonundaki şirketler, tedarik zinciri bütününün genel başarısı veya başarısızlığından farklı ölçülerde etkilenirler. Riski en yüksek olan şirket, tedarik zincirinin başarısızlığından en çok zarar görecek olan birimdir. Riski büyük olan şirket, tedarik zincirinin başarısı için en yüksek gayreti gösterecek olan şirkettir. Bu nedenle, yönetim sorumluluğunun ve liderliğin, riski yüksek olan şirkette olması, bir anlamda, tedarik zincirinin başarısının güvencesi olarak alınabilir.
Bu görüşlerde farklı olarak üçüncü bir görüşte; yönetimin, tedarik zincirinin doğal üyeleri dışında bir organ tarafından koordine edilmesidir. Tedarik zinciri sürecinde, tedarik zinciri üyelerini birbirine bağlayan operasyonlar lojistik operasyonlardır. Tüm tedarik zincirinin lojistik operasyonlarını yürütmek sorumluluğunu üstlenmiş bir üçüncü parti lojistik şirketi veya dördüncü parti lojistik şirketi, sürecin bütününe hakim olması dikkate alınarak yönetim sorumluluğunu üstlenebilir. Bu seçeneğin bir de psikolojik avantajı vardır. Zincir üyelerinin birinin diğerlerine üstünlüğünü kabul ettirmesi yerine, arabulucu ve koordinatör rollerini üstlenen bir üçüncü organın liderliği tercih edilebilir.
Koordinasyon ve Yönetilme
Yönetim sorumluluğunu üstlenen lider, depo otomasyon sisteminin diğer üyelerinin katılımı ile, depo otomasyon süreçlerini planlar ve değer yaratan işlem ve operasyonları koordine eder. Müşterek planlamada önemli konu, var olan kaynaklardan etkin ve verimli bir biçimde yararlanılması, tekrar ve israf sayılabilecek yinelemelerden kaçınılması olmalıdır.
Öncelikle aşılması gereken sorun, tedarik zinciri ortaklarının, gönüllü olarak, planlanan kolektif süreçlere katılması ve yönetilmeyi kabul etmeleri ve benimsenmelerinin sağlanmasıdır. Unutulmamalıdır ki, tedarik zincirinin her bir üyesi, kendi amaçları doğrultusunda faaliyet gösteren bağımsız kuruluşlardır. Bağımsız kuruluş ve karar vericilerin yönetilmeye razı olmaları, ancak, yönetilmeleri durumunda daha büyük ve sürdürülebilir başarı ve yararlar elde edilmesinin anlaşılması ile olanaklıdır. Bu noktada, depo otomasyon sistemi entegrasyonunun sağlanması durumunda elde edilecek somut yararların açıklıkla ortaya konulması ve adil paylaşım ilkelerinin tüm ortaklarca kabul edilmesi ve uygulanması gereği vardır.
Burada ortaya çıkan yararların nasıl belirleneceği, nasıl hesaplanacağı, taraflar arasında nasıl paylaşılacağı ve ne kadarının da alıcının müşterisine yansıtılacağı konusunda fikir birliği kurulması gereklidir. Entegrasyon ile ortaya çıkan yararın taraflar arasında paylaşımı yeterli değildir. Pazarda sürdürülebilir bir rekabet üstünlüğü için, mutlaka bir bölümünün müşterilere yansıtılması gerekecektir.
Entegrasyon yoluyla sağlanabilecek yararların bir bölümü önceden öngörülebilen yararladır. Ancak doğaldır ki, farklı birçok biçimde öngörülemeyen veya potansiyel olarak zaman içinde ortaya çıkabilecek farklı yararlarda söz konusudur. Sonradan ortaya çıkabilecek yararlar konusunda tarafların güven içinde olmaları sağlanmalıdır.
Özetlenecek olursa, tedarik zinciri üyeleri arasında bir süreç entegrasyonu kurulabilmesi için, ve bağımsız şirketlerin kısıtlı da olsa, gönüllü olarak yönetim altına girebilmeleri için tarafların, entegrasyon yoluyla sürdürülebilir bir yarar ve üstünlük sağlayabileceklerine inanmaları gereklidir. Bu konuda yönetim sorumluluğunu üstlenen liderin, aynı zamanda ikna edici ve arabulucu taraf olmasına ihtiyaç vardır. Tedarik zinciri süreçlerinin planlanması, koordine edilmesi ve yönetilmesi, liderlik özelliklerinin yanında, ilişki yönetimi becerilerini de gerektirir.
Yetenekler, Beceriler ve Kapasiteler
Tedarik zincirini oluşturma da önemli bir konu, malzemenin kaynağından başlamak üzere, ürünün son kullanıcıya ulaştırılmasına kadar olan sürecin entegre ve koordine edilmesidir. Amaç, sonuçta, en yüksek değeri, en verimli ve etkin bir biçimde yaratılmasıdır. Tüm sürecin verimli olabilmesi için süreci oluşturan operasyonların, birbirleriyle uyumlu, aynı zamanda etkin ve verimli bir biçimde gerçekleşmesi gerekir. Süreçteki operasyonlar, yetkin ve yetenekli birimler tarafından gerçekleştirilmelidir. Bu nedenle tedarik zinciri içinde yer alan şirket ve kurumların tedarik süreci içindeki görev ve rolleri, şirketlerin uzmanlık alanlarına, yeteneklerine ve kapasitelerine göre belirlenmelidir.
Konu değer zinciri tasarımı yönünden ele alındığında bakış açısı; mevcut şirketlere, yetenek ve kapasitelerine uygun operasyonların görev olarak atanması değil, sonuçta en yüksek değeri, en verimli biçimde yaratacak etkinlik ile, değer zincirine katkı yapacak yetenek ve kapasitedeki organizasyonların belirlenmesi olarak değişmektedir.
Bu bakış açısı aynı zamanda iş organizasyonlarına ve iş modellerine yeni bir yaklaşım getirmektedir: Şirketlerin operasyonel alanlarını gözden geçirmeleri, verimsiz operasyon ve faaliyet alanlarını terk ederek, daha verimli ve etkin oldukları ana faaliyet alanlarında yoğunlaşmaları. Bu şekilde her şirket, daha verimli ve daha etkin oldukları faaliyet alanlarında ihtisaslaşacaktır. Sonuçta tedarik zinciri süreçlerinde şimdi verimsiz gibi görünen operasyonlar, ihtisaslaşmış ve daha verimli kurum ve şirketler tarafından yerine getirilecektir. Bu şekilde tedarik zincirinin toplamdaki verimi, dolayısı ile rekabet gücü artacaktır.
Comentários